Nevşehir Avanos Belediyesi

Avanos Nevşehir iline bağlı 13.972 nüfusa sahip bir ilçedir. Avanos’un iki yakasını, ikisi çevre yolu, biri taş, diğeri asma olan dört köprü birbirine bağlar.

Taş köprü, Sultan Abdülhamit döneminde sarayda görevli Avanoslu Kurena Arif Bey’in katkılarıyla 1898 yılında yapımına başlanmış, 1900 yılında hizmete açılmıştır. O günün parasıyla 3700 lira harcanarak yapılmış köprü, iki tarafındaki başlıklarıyla beraber, toplam 11 ayak üstüne oturtulmuştur. Ayakların yapımında kullanılan taşlar, Avanos yakınlarındaki çeç ve karadağ bölgesinden manda kağnılarıyla getirilip yerleştirilmişlerdir. Taşların hiçbir aşınmaya uğramaksızın, hala ayakta kalması, bugün bile dikkat çeken bir durumdur. Köprünün ayaklarının, halk arasında sarı-kara ustalar olarak bilinen Türk ustalarca yapıldığı söylenmektedir. Hatta, aynı ustaların 1895 yılında Avanos’un çarşı içindeki eski hükümet konağını da yaptıkları ileri sürülmektedir. Köprünün üstü, yapıldığında önce tahtayla kaplanmış ve 20 yıl boyunca geçiş ücrete tabi kılınmış, fakat tahtalar zamanla yıpranınca, o yıllarda Kırşehir Milletvekili olan Avanoslu Ali Rıza Bey’in yardımlarıyla 1924’te değiştirilmeye başlanmış, çalışma 1926’da tamamlanarak, beton haline getirilmiştir. Beton kısmın yapımı, Wolf isimli bir Macar ustanın öncülüğünde, bazı Türk ustaların da katılımıyla oluşan ekip tarafından, dönemin fiyatlarıyla 60. 000 liraya mal edilerek gerçekleştirilmiştir.

Uzunluğu 151 m. olan taş köprünün yaya bölümü 1995 yılında tadilat görerek genişletilmiştir.

Tahta köprü ise, 1973 yılında, 180 m. uzunluğunda, 2,30 m. eninde, sadece yaya yürüyüşüne uygun olacak şekilde ve demir ayaklar üstüne ahşaptan yapılmıştır. 1994’te onarım gören, Türkiye’nin 2. asma köprüsü olma iddiasındaki köprünün, özellikle Kızılırmak üstündeki bölümü hafif salıncak gibi sallanmasıyla, konuklarına keyifli dakikalar yaşatmaktadır.

Kızılırmak’ın iki tarafı, ırmak taşkınlığına engel olmak zamacıyla rıhtımla çevrilidir. Eski bölge tarafındaki rıhtım 1954 yılında Kayserili Sarı Yıldız firmasınca karadağ bölgesinden getirilen taşlarla yapılmış, diğer kısmı ise 1969 yılında yaya yürüyüşüne daha müsait bir tarzda inşa edilmiştir.

Kızılırmak’ın kuzeyinde yer alan bölüm Avanos’un eski yerleşiminin olduğu, çarşı ve hükümet binalarının bulunduğu kısımdır. Karşı taraf ise, pazar yeri ve az sayıda işyerinin bulunduğu, daha çok ikamet amaçlı yerleşimin hakim olduğu bölümü oluşturur.

Çarşının bulunduğu eski bölgedeki yapıların çoğu, üst üste geçmiş bir görüntü verirler.

Dağa yaslanmış olmaları nedeniyle, dar ve dolambaçlı sokaklara sahiptirler. Yapı malzemesi olarak, Avanos’un civarında bulunan taş ocaklarından elde edilen “kisir taşı” kullanılmış, yapılar genellikle yığma olarak inşa edilmiştir. Beton binalar ise, daha çok ticaretin döndüğü çarşı merkezi ve civarında yer alır.

Sokakları genellikle taş kaplı olup, bazı kısımları çatı altından devam eden ve yerleşimi labirent gibi bir görüntü veren bu eski bölgedeki evlerden birindeki bir odaya kazma vurulsa oradan başka bir evin odasına ulaşılır.

Bu bölgedeki evler, genellikle iki katlı olarak yapılmıştır. Geniş bir kapıdan girilen avludan sonra çardak, tafana ve odalar alt katta, misafirlerin ağırlandığı köşk ise, üst katta yer alır. Alt kattaki odalar genellikle taş kemerlerle kaplıdır. Evlerin çoğundaki taş ve ahşaplardaki ince işçilik dikkat çekicidir.

Büyük çoğunluğu yaklaşık 100-150 yıllık bir geçmişe sahip bu evlerin aşınma, kayma ve yıkılma gibi nedenlerle zaman içinde kullanılamaz hale gelmesi üzerine; sahipleri, 1968’de ırmağın karşı tarafında yapılan afet evlerine taşınmak zorunda kalmışlardır.

Avanos’un geleneksel yaşamı ve mimari tarzı açısından son derece önemli olan bu bölge, 30 yıl kadar kaderine terk edildikten sonra, 1998 yılında yürürlüğe giren “Koruyucu İmar Planı” doğrultusunda yeniden tadil ve onarım şansı yakalamış, bu suretle içinde Edip Akbayram, Musa Eroğlu ve Halil Ergün gibi sanatçıların da bulunduğu çok sayıda yerli ve yabancı alıcılar bulmaya başlamıştır.

Avanos, kara ikliminin hakim olduğu bir bölgede yer almasına karşın, dağa yaslanması ve ırmağın etkisiyle yumuşak bir iklime sahiptir. Etrafı bağ, bahçe ve ağaçlıklarla çevrilidir. Yakın civarında , özellikle çanakçılığa hammadde kaynağı oluşturan kil yatakları mevcut olup, sayıları 8’i bulan tuğla fabrikalarıyla toprak sanayii ve turizm önemli sektörler durumundadır.

Avanos ekonomisi, özellikle son yıllarda turizme dayalı bir şekilde yürümektedir. Hizmet sektörlerinin yanında, halıcılık ve çanakçılık, Avanos turizminin temelini oluşturur.

Bir el sanatı olarak çanakçılık, Avanos turizmine hayat verir. Hititlere kadar uzanan geçmişiyle bir ata mesleği durumundadır. Avanos civarındaki dağlardan getirilen topraklar, işlik adı verilen çanak hanelerde ustalarca işlenip, 800-1200 derece ısıda pişirilmesiyle çanak ürün olarak ortaya çıkar. Önceleri 250-300 civarında atölye ve çok sayıda çanak ustasına sahip olan sektör, şimdilerde turizmin devreye girmesiyle kabuk değiştirmiş, el sanatı olma özelliğinden uzaklaşarak daha karlı ve pratik olan al-sata yönelmiştir. Bu ise, “işlik”lerin azalmasına, yeni ustaların yetişmemesine neden olmuştur. Sektördeki bu daralmaya rağmen, Avanos’ta halen çoğunluğu geleneksel yöntemlerle çalışan 50 civarında “işlik” bulunmaktadır. Çoğunluğu doğal kaya oyma mağaralardan oluşan işlikler, daha çok Avanos merkezinde yoğunlaşmış olup, ziyaretçilerin önemli bir ilgi odağı durumundadır.

Her şeyin ötesinde, Avanos’a Kapadokya’nın el sanatları merkezi olma gerçekliğini sunan bu işliklerde, takribi 150’si çanak ustası olmak üzere 250 kişi çalışmakta, bunların yakınları da hesaba katıldığında, bugün yaklaşık 1500 kişi fiilen bu sektörden geçinmektedir.

Günümüzde çanakçılıkla Avanos o kadar iç içe geçmiştir ki, bu el sanatını temsilen çarşı merkezinde bulunan parkta yüksekçe bir ahşap sundurma altında büyük bir çanak yapan adam heykeli bulunmaktadır.

Çanakçılık yanında, Avanos turizminindeki bir önemli sektör de “halıcılık”tır. Avanos’un kuruluşuna kadar uzanan tarihiyle halıcılık, yakın zamana kadar pek çok Avanoslu’nun kazanç kapısıydı. Önceleri dağlardan toplanan muhtelif otların kaynatılmasıyla elde edilen kök boyaların, yakın zamanda da yapay boyaların kullanılmasıyla ve genellikle kırmızı ve sarı renklerinin hakim olduğu halılar dokunurken, turizmle birlikte bir el sanatı olma özelliğiyle evlerde icra edilen Avanos halıcılığı, günümüzde daha çok başka bölgelerden getirilerek yapılan bir al-sat işine dönüşmüştür.

Buna rağmen, muhtelif ölçekteki işletmeleriyle halıcılık, Avanos ekonomisinde önemli potansiyele sahip olup, bir el sanatı olarak tarihteki yerini almıştır. Hatta, bu konuda; Abdülhamit döneminde sarayda oluşturulan, halıcılıkta araştırma ve geliştirme amaçlı halı hanelere Avanos’tan da iki ustanın çağrıldığı dahi, kuşaktan kuşağa anlatılmaktadır.

Çanakçılık ve halıcılık dışında bir önemli alan da bağcılıktır ki, önceleri ailenin geçim kaynağı olarak yapılırken, son yıllarda evin ihtiyacını karşılayan bir uğraş durumundadır. Fakat birkaç yıldır yaygınlaşan “ev şarapçılığı” işi, bir gelir unsuru haline dönüşünce, bağcılık tekrar önem kazanacak gibi görünmektedir.

Bugünlerde “ev şarabı” yapımına kaynaklık eden Avanos bağcılığı, yakın zamana kadar bazı şenliklere de kaynaklık ederdi. Şenlik deyince, Avanos’un geleneksel şenlik ve eğlenceleri de ünlüdür. Bunların bazıları şimdilerde yaygın bir şekilde yapılmamakla beraber, bir kısmı, özellikle üzüm toplama zamanı yapılan Binnik, 6. Mayıs’da Hıdrellez, Ramazan Bayramın’ndan 3 gün önceki akşam Goyun Ho, 29. Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndaki Sin Sin ve düğünlerde Kelle Atılması hiç unutulmamaktadır.

Pek çok geleneğe sahip Avanos, içinden nüktedan insanlar da çıkartmıştır. Nükte deyince hemen akla, “Şemsi’nin Ahmet”gelir. 1907-1990 yılları arasında yaşamış, Avanos nüfusuna kayıtlı Şemsi’nin Ahmet, tüm bir hayatı boyunca yaşadıkları ve söyledikleriyle, tam bir keyif adamı olmuştur Avanos’ta. Neredeyse, Avanos’un Nasreddin Hoca’sı olan Şemsi’nin Ahmet pek çok anısının yanında, özellikle eşinin bir ev sohbetinde bana anlattığını paylaşmak isterim: Şemsi’nin Ahmet’in annesi ölür. Ertesi sabah cenaze kaldırılacağı için tüm yakınları gece evde toplanır. Bu ölümdür ya, evdeki herkes ağlamaktadır. Gece ilerleyen saatlerde Şemsi’nin Ahmet acıkır, fakat derdini kimseye açamaz. Derken bir ara, gözyaşı ve insan kalabalığı arasında ele geçirdiği eşi “Anşa”ya isteğini söyler. Bunu duyan Anşa, “ciğerine nüzul insin, şimdi onun sırası mı, herkes ağlarken sen karnını düşünüyorsun, devrilesice” diyerek kızar. Eşi

Anşa’dan bu cevabı alan Şemsi’nin Ahmet, bunun üzerine “ne var ga Anşa, acıyan yir ayrı, acıkan yir ayrı, bi pilav yapıp yesek de dok dok ağlasak, daha iyi olmaz mı?” der ve moralsiz bir halde oradan uzaklaşır.

Konu yemekten açılınca, tabii ki Avanos yemeklerinin tadı da unutulmazdır. Zengin bir yemek kültürüne sahip Avanos’un tadına doyulmaz mutfağının, her dönem konukları tarafından beğeni ve özlemle anılan, Tarhana Çorbası, Ağ Pakla (Kuru Fasulye), Bağ Pilavı, Güveç, Bazlama, Hamursuz, Çığıtma ve şimdilerde pek çok restoranda gününşartlarına uygun hale dönüştürülerek konuklarına sunulan ve testi kebabı olarak anılan Fırında Çömlek Eti, en vazgeçilmez lezzetlilerindendir.

Avanos’a yolu düşenler; bir taraftan tarihin, ırmağın ve yemeklerin tadına doyarken, başka bir taraftan ziyaret edebileceği pek çok tarihsel ve turistik gezi noktaları bulacaklardır.

Bunların en ilgi çekici olanları şöyle sıralanabilir:

Çanak Atölyeleri : Bazıları şehir dışında olmasına karşın, çoğunluğu ve asıl merkezi Avanos’un içindedir. Her biri kayadan olma doğal mağaralardan oluşur. Bu atölyeler, Avanos ekonomisinin önemli bir damarını oluşturmasının yanında, Avanos’a gelenlerin en çok ziyaret ettiği önemli bir el sanatları merkezidir.


Yamanlı Kilise :Avanos’un Yeni Mahalle mevkiinde ve önüne kadar araba ile gidebilme imkanının sunulduğu bir eski kilisedir. Hangi döneme ait olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, 4 ve 6. Yüzyıllar arasındaki Hıristiyanlık kültürünü temsil ettiği iddia edilmektedir.

Demir ızgaralı bir kapıdan içeri girilen kilisenin içerisinde muhtelif tarzlarda haç resimleri mevcuttur. Fakat, kilisenin tavanı bitmemiş durumdadır. Bazı özel günlerde turistlerin talepleri üzerine ibadet yapılabilmektedir.

Çeç Tepesi : Avanos’un yaklaşık 15 km. batısında ve Kızılırmağın güneyinde yer alır.

Yüksek bir tepede bulunduğundan Avanos’tan bile görülebilmektedir. Bazen kovboy şapkasına, bazen huniye benzetilen Çeç, uzun ve yokuşu bol bir dağın üzerinde; 300 m. lik bir alanda kurulu, yarı çapı 50 m. yüksekliği 30 m. olan bir tümülüsdür. Tamamen parça halindeki taş yığınından oluşan tepenin takribi 100. 000 m3’den fazla taştan oluştuğu iddia edilmektedir. Hangi dönemde yapıldığı ve kime ait olduğu konusunda kesin bilgi olmamakla beraber, halk arasında, tümülüsün Bizans yöneticilerinden birisine ait olabileceği konuşulmaktadır.


Saruhan Kervansarayı : İpek Yolu üzerinde ve Avanos’a 5 km. mesafede bulunan, 13. Yüz-yıl Selçuklu eseridir. 1249 yılında Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus döneminde 2000 m2’lik bir alan üzerine kurulmuş olup, kullanılan taşın renginden dolayı “Saruhan” ismini almıştır. Yüksek duvarlardan oluşan tek katlı yapının, büyük ve ihtişamlı bir giriş kapısı vardır. Kervansarayın içerisinde biri açık, diğeri kapalı olmak üzere iki bölüm bulunur. Üstü açık ön bölümde geniş bir avlu yer alır. Avlunun sağ tarafında kışlık odalar, sol tarafında 7 sütun arasına yerleşmiş yazlık odalar kurulmuştur. Girişin, merdivenlerle çıkılan hemen üst kısmı küçük bir mescittir. Avlunun arka tarafındaki kapalı bölüm ise, gelen misafirlerin atlarının bağlandığı bölümdür. Kervansaraylar, Selçuklular döneminde ticaret kervanlarının hem dinlenme, hem korunma yerleriydiler. Bu yüzden burada da konaklayanlara da 3 gün boyunca karşılıksız yemek verilir, ayakkabıları tamir edilir ve benzer yardımlar yapılırdı. Saruhan Kervansarayında aydınlatma mum ve kandillerle sağlanmaktaydı.

1991 yılında restore edilen kervansaray, şimdilerde turistik amaçlı kullanılmaktadır.

Paşabağ : Avanos’un 3, 5 km. uzağında ve Zelve yolu üzerindedir. Şapka türü peribacaları bu bölgede bulunmaktadır. Peribacaları tekli, ikili ve üçlü olarak araziye dağılmış durumdadır. Yolun sağında ve 200 m. içeride üç başlı peribacalarından birinde, Aziz Simon isimli papazın 15 yıl saklanarak yaşadığı şapel, şapelin karşısında da bir manastır yer alır.

Yine yolun sağ tarafında bulunan beyaz bir tepe, güneşin batışının izlenmesi için özellikle tercih edilen bir yerdir.

Zelve : Paşabağ bölgesinin devamında ve yolun sonundadır. Kapadokya’nın mutlaka görülmesi gerekli yerlerinin başında gelir. 9-13. Yüzyıllar arasında bölgedeki ilk Hıristiyanların ikamet merkezidir. Bu bölgeye sırayla Bizanslılar, Rumlar ve Müslüman Türkler yerleşmişlerdir. Birbirine benzeyen üç vadiden oluşur. Yaklaşık 15 civarında kilisenin yer aldığı Zelve Vadisi’nde Balıklı, Geyikli ve Üzümlü isimli kiliseler, vadinin en ünlü kiliseleridir. Kiliselerin yanında, sağdaki vadini girişinde ve solda, kayaların oyulmasıyla yapılmış, bir küçük camii de bulunur.

1924 yılındaki Türk-Yunan mübadelesinde, buradaki Hıristiyanlar Yunanistan’a gitmiş, kalan Türk nüfus ise, kayaların tehlike arz etmesi üzerine tahliye edilip, 2 km. yakında Aktepe isimli bir köy kurularak, oraya yerleştirilmişlerdir.

Çavuşin : Avanos’a bağlı, 5 km. mesafede küçük bir köydür. Köyde, Çavuşin Kilisesi, Vaftizci Kilise ve Bizans İmparatoru Nicefor Fokas adına yapılan Güvercinlik Kilisesi yer alır.

Ön cepheleri bozulmuş olan kiliselerin içerisi İsa’nın hayatından kesitlerle süslenmiştir. Köy, 1950 depreminde büyük hasar gördüğünden bugünkü düzlüğe taşınmıştır.

Özkonak Yeraltı Şehri : Avanos’un 13 km. uzağında ve Avanos’a bağlı Özkonak Kasabasının doğu girişinde yer alır. 1972’de bulunmuş olup, dört kattan oluşur. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber M. Ö. 400 yıllarında var olduğu söyleniyor. En alttaki 4. katın sonuna, sadece tek bir kişinin hareket edebileceği kadar dar bir koridordan geçilerek ulaşılır. Bu en son bölüm, yeraltı şehrinin cezaevi bölümüdür. Katlar arasında ve bazı odaların girişinde kapı görevi gören ve ancak çok sayıda insan gücüyle hareket ettirilebilen, değirmen taşından daha büyük, tonlarca ağırlığı olan 3 adet “Tıhraz Taşı” bulunur. Tıhraz Taşı’nın kapatıldığı kapı girişlerinin üzerinde, gelen düşmanı avlamak amaçlı kullanılan “avlama delikleri” yer alır. Bu deliklerden kızgın yağlar dökülerek düşman püskürtülmeye çalışılır. Yeraltı şehrinin bazı bölümlerindeki su ve şarap depoları, havalandırma ve haberleşme delikleri, ziyarete gelenleri hayrete düşürecek niteliktedir.

Belha Sarayı : Özkonak kasabası’nın diğer Avanos yolu üzerinde ve sol tarafında yer alır. Bir tepenin dereye bakan cephesinden girilen sarayın, gezilecek fazla bir tarafı kalmamıştır. Çoğu kısımları yıkılmış, sadece atların bağlandığı yem takaları ve yan tarafta cezaevi denilen karanlık bir odası bulunmakta olup, M. S. 6. Yüzyıla ait olduğu ileri sürülmektedir.

Bunların dışında, Avanos’un 5 km. uzağında, Kayseri yolu Deve Bağırtan mevkiinde ve yolun sağında , Yayla Deresi’nin bitiminde, yoldan 1 km. içeride iki kum tepesinin arasında “Kum Sekisi” denilen girişi taşlarla kaplı ve küçük bir girişe sahip, tarihsel kalıntı olduğu var sayılan bir yer bulunur. Burası hakkında fazla bir bilgiye ulaşılamamış olmasına karşın, önemli bir kişiye ait mezar olabileceği konusunda söylenti dolaşmaktadır.

Avanos, hala, çok tarafı araştırılmaya değer tarihsel bir hazine gibidir. Bundan 35 yıl önce takribi 70’li yılların başında Kızılırmağın güneyinde, Avanos’un Kızılyar Mevkiinde bir lahit bulunmuştur. 2,20 m. uzunluğunda, 70 cm. yüksekliğinde, 78 cm. genişliğinde olan mezar lahitin iki yan tarafında aslan kafaları ve çiçeklerden oluşan kabartmalar ulunmaktaydı. Lahitin içinde, saçlarının sarılığını muhafaza ettiği gözle görülebilen bir kadın bulunduğu, sonraki yıllarda yapılan analizlerle ortaya çıkmıştır. Roma dönemine tarihlenen bu lahit, bir ara yerinden alınarak kaçırılmış, fakat tekrar bulunmuştur. Bulunmasını müteakip Kayseri’de bir müzeye konan lahit, yakın zamanda Nevşehir Müzesi’ne nakledilerek, muhafaza altına alınmıştır.

Avanos’un Bezirhane bölgesinde yapılan kanalizasyon çalışması sırasında, birkaç büyük küp bulunmuştur. Hangi döneme ait olduğuna dair çalışmalar tam olarak bilinmemekle beraber, en az 1500 yıl öncesi bir döneme tarihlenebileceği ileri sürülmektedir.

Kapadokya bölgesinin en büyük yeraltı şehrinin Avanos’ta olduğuna ilişkin, halk arasında yaygın bir kanaat söz konusudur. Civarında pek çok yeraltı şehrinin olduğu bir coğrafyanın tam merkezinde yer alan Avanos’ta da bulunmasının pekala mümkün olduğu iddiası, etrafının yeraltı şehirleriyle çevrili olması nedeniyle, araştırılmaya değer görülmektedir. Avanos’un dağa yaslanan eski bölgesinin yerleşimi ve kuzeyindeki mezarlık alanının hemen arkasındaki mağaraların varlığı ve çarşı merkezinde park önündeki bir çukurun, birkaç km. uzaktaki köybağı mevkiine kadar uzanıyor olması iddiaları, bunun araştırılmasını gerektiren ciddi bulgulardır.

Avanos, hala geçmiş dönemlere ait pek çok yönü ve gizemiyle tarihin merkezi gibidir. Kapadokya’nın önemli tarihi-turistik gezi noktaları Göreme, Ürgüp, Uçhisar, Ortahisar, Mustafapaşa’ya birkaç km., Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı Şehirleri’ne 30 dakika mesafede olup, buraları gezmek için de uygun bir hareket merkezi durumundadır.

Nevşehir Avanos Belediyesi
WhatsApp Destek Hattı